Yargıtay Kararı İncelemesi, 14.07.2011
Dava: Taraflar arasında görülen davada Kadıköy 3. Asliye Ticaret Mahkemesi'nce verilen 16/12/2007 tarih ve 2006/462-2007/754 sayılı kararın Yargıtay’ca incelenmesi davacı vekili tarafından istenmiş ve temyiz dilekçesinin süresi içinde verildiği anlaşılmış olmakla, dava dosyası için Tetkik Hakimi S. Gümüş Başaran tarafından düzenlenen rapor dinlendikten ve yine dosya içerisindeki dilekçe, layihalar, duruşma tutanakları ve tüm belgeler okunup, incelendikten sonra işin gereği görüşülüp, düşünüldü:
Karar: Davacı vekili, davalıların müvekkili şirketin İtalya'dan ithal ettiği makine ve aksamlarının yurt dışı/yurt içi taşınması, depolanması, muhafazası ile makine ve aksamların kurulacağı müvekkili şirkete ait fabrika binasına kadar taşınması ile bu işlemlere ait rizikoların sigortasını üstlendiklerini, müvekkilinin İtalya'dan getirilen makine ve aksamlarının davalı Türker Uluslararası Nak. İth. İhr. Tur. Tic. Ltd. Şti. tarafından Samandıra'daki depoda muhafaza edildiğini, malzemelerin yaklaşık bir yıl depoda kaldıktan sonra müvekkili şirketin Gebze Organize Sanayi Bölgesi'ndeki fabrika binasına taşındığını, davalının deposunda kalan ve taşınması davalı tarafından yapılan makine ve aksamların fabrikaya getirildiğinde malzemelerde kırılma ve ezilmelerin olduğunun gözlendiğini, ancak makineler kurulup çalıştırılmaya başlandığında makinelerde önemli hasarların oluştuğunun anlaşıldığını, bu hasarların giderilmesi ve makinelerin çalışabilmesi için İtalya'dan parça ithal edildiğini ve böylelikle makinelerin faaliyete geçmesinin sağlandığını, hasarın giderilmesi için yapılan masrafın başvuruda bulunulmasına rağmen davalılar tarafından ödenmediğini, müvekkili şirkete ait makine ve aksamların taşıma sırasında veya depolama hatası nedeniyle hasarlandıklarını ileri sürerek, müvekkili şirket tarafından hasar giderimi için harcanan 41.703.819.478 TL'nin faiziyle birlikte davalılardan tahsiline karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
Davalılar Türker Uluslararası Nak. İth. İhr. Tur. Tic. Ltd. Şti. ve Türker Lojistik Taş. ve Depolama Hiz. San. ve Tic. A.Ş. vekili, taşıma ve depo işletmesi işinin farklı tüzel kişilerce gerçekleştirildiğini, zararın hangi aşamada oluştuğunun davacı tarafından ispatlanması gerektiğini, gerekli hasar ihbarının yapılmadığını ve hak düşürücü süre içinde dava açılmadığını, depolarda kaldıkları sürede malların her hangi bir zarara uğramadığını, depodan alınarak davacı şirketin depolarına taşınmasına ilişkin yurtiçi taşıma belgelerinde malların hasarlı olduğuna dair her hangi bir not düşülmemiş olmasının da bu hususu kanıtladığını, meydana gelen hasardan müvekkillerinin sorumlu olmadığını savunarak, davanın reddini istemiştir.
Davalı sigorta şirketi vekili, davalılardan sadece iki numaralı davalının müvekkili şirket nezdinde <Depocu Mali Sorumluluk Sigorta Poliçesi> bulunduğunu, malların müvekkili şirket nezdinde sigortası bulunmayan bir numaralı davalının deposunda muhafaza edildiğinden müvekkili şirketin bir sorumluluğu bulunmadığını savunarak, davanın reddini istemiştir.
Mahkemece, bozma ilamına uyularak yapılan yargılama sonunda benimsenen bilirkişi raporu ve tüm dosya kapsamına göre, dava konusu hasarın yurtiçi nakliyeden kaynaklanan muhataralara bağlanabileceği, CMR kapsamında değerlendirilemeyeceği, talep olunan 56.950.180 İtalyan Lireti karşılığı zarar talebi proforma faturalara uygun olsa bile tamamının hasarlı aksam ve parçalarının nakliyat hasarına bağlı olamayacağı, meydana gelen hasarın davacı şirket tarafından dava dışı Güneş Sigorta A.Ş'den ibra beyanı ile tahsil edildiği, kadri maruf görülen hasar tutarının sigorta şirketince karşılanması nedeniyle davacının zarar giderim talebinin yerinde olmadığı, malın çekincesiz kabul edilmesi, kabulden sonra TTK'nun 788/2. maddesinde belirtilen 8 günlük sürede ihbar yapılmayıp 20.12.2000 tarihinde yapılan ihbar da süresinde bulunmadığından talep hakkının düştüğü, aksi kabul edilse dahi sigorta teminatından karşılanan zarar dışında nakliye ve depolama dönemine ilişkin olup davalıların sorumluluğunda bulunan hasar ve zarar saptanamadığından davacı taleplerinin yerinde olmadığı gerekçesiyle yurtiçi taşıma ile ilgili olarak talep edilen 20.614.278 İtalyan Lireti karşılığı olan talep edilen 13.625,83 TL'nin 6.442,06 TL'lik kısmı 03.12.2001 tarihinde dava dışı Güneş Sigorta A.Ş. tarafından ödendiğinden bu kısma yönelik dava konusuz kaldığından karar verilmesine yer olmadığına, yurtiçi taşıma ve depolama safhasında oluştuğu iddia olunan hasar kanıtlanamadığından bu yöndeki taleplerin reddine karar verilmiştir.
Kararı, davacı vekili temyiz etmiştir.
1-) Dava, davalılar tarafından yurt dışından taşınan, depolanan, muhafaza edilen makine ve aksamlarda oluşan hasarın tazmini istemine ilişkindir. Mahkemece, dava konusu emtia hasarının yurtiçi nakliyeden kaynaklanan muhataralara bağlı olabileceği ve CMR sözleşmesi kapsamında değerlendirilemeyeceği kabul edilmiş ise de davacı, İtalya'dan Türkiye'ye ithal edilen makine ve aksamların davalı Türker Uluslararası Nak. Ltd. Şti. tarafından yurtdışından taşınıp Samandıra'daki deposunda muhafaza edildikten yaklaşık bir yıl sonra muhtelif tarihlerde anılan davalı şirket tarafından Gebze Organize Sanayi Bölgesi'ndeki fabrika binasına taşındığını, davalının deposunda kalan ve taşıması davalı tarafından yapılan makine ve aksamların fabrikaya getirildiğinde malzemelerde kırılma ve ezilmelerin olduğunun gözlemlendiğini ve hasarlanan malzemelerin davalıların taşıma ve depolamasını yaptıkları malzeme olduğunu ileri sürmektedir. Dosyaya ibraz edilen 28.06.2000 ve 22.12.1999 tarihli Uluslararası Hamule Senetlerinde taşıyıcı Türker Transport Ltd. Şti.'nin alıcısı Yapkim Yapı Kimya San. A.Ş. olan malzemeleri İtalya'dan teslim alarak, Gebze Organize Sanayi Bölgesi'ne teslim edileceği hususları yazılıdır. Yurtdışından taşınan malzemeler Erenköy Gümrük Müdürlüğü'ndeki işlemler tamamlandıktan ve davalının deposunda yaklaşık bir yıl muhafaza edildikten sonra yine davalı şirket tarafından davacının Gebze Organize Sanayi Bölgesindeki fabrikasına taşınmıştır. Bu husus taraflar arasında çekişmesizdir. Bu itibarla taşımanın CMR Konvansiyonu çerçevesinde değerlendirilip sonucuna göre karar verilmesi gerekirken taşıma bölünerek hasarın yurtdışı taşımasında oluşmayıp yurtiçi taşıması sırasında oluştuğu ve buna dair hasarın da dava dışı sigorta şirketi tarafından ödendiği gerekçesiyle TTK'nun taşımaya ilişkin hükümleri uyarınca yapılan değerlendirme sonucuna göre hüküm kurulması doğru görülmemiştir.
2-) Bozma neden ve şekline göre, davacı vekilinin diğer temyiz itirazlarının incelemesine şimdilik gerek görülmemiştir.
Sonuç: Yukarıda (1) nolu bentte açıklanan nedenlerle kararın BOZULMASINA, (2) nolu bentte açıklanan nedenle davacı vekilinin diğer temyiz itirazlarının incelenmesine şimdilik yer olmadığına, ödediği temyiz peşin harcın isteği halinde temyiz edene iadesine, 14.07.2011 tarihinde oybirliği ile karar verildi.
CMR NEDİR?
CMR (Convention relative au Contrat de Transport Internatonal de Marchandises Par Route) “ Eşyaların Karayolunda Uluslararası Nakliyatı İçin Mukavele Sözleşmesi”, taşımaya ilişkin özel hukuk sorunlarının, taraf ülkelerde, yeknesak kurallara tabi olmasını amaçlar. Türkiye bu sözleşmeye, 14.12.1993 tarih ve 21788 ayılı Resmi Gazete’de yayımlanan 3939 sayılı yasa ile “Eşyaların Karayolunda Uluslararası Nakliyatı için Mukavele Sözleşmesi”ne ve bu sözleşmeye ek protokole katılmayı kabul etmiştir.
CMR’NİN TÜRK HUKUKUNDA UYGULANMASI
CMR, milletlerarası nitelikli kara taşımacılığına uygulanacak hükümleri düzenleyen milletlerarası bir sözleşmedir. Anayasa’nın 90. Maddesi “ usulüne göre yürürlüğe konulmuş milletlerarası anlaşmalar Kanun hükmündedir. Bunlar hakkında Anayasa’ya aykırılık iddiası ile Anayasa Mahkemesi’ne başvurulamaz.” şeklinde düzenlendiğinden, milletlerarası karayolu ile eşya taşımacılığının söz konusu olduğu durumlarda Türk Hukuku’nda CMR uygulama alanı bulmalıdır. Sonuç olarak CMR, sadece milletlerarası karayolu ile eşya taşımacılığını düzenlediği için, CMR kapsamına giren uyuşmazlıklarda bu hükümler Türk Hukuku’nun bir parçası olarak ve öncelikli uygulanacaktır. CMR’ye taraf olan bir devlet olarak Tük Mahkemeleri’nde açılacak davalarda, taşıma sözleşmesinin CMR kapsamı içerisine girmesi durumunda, hakim, kanunlar ihtilafı kurallarına müracaat etmeksizin uyuşmazlığı CMR hükümlerine göre çözecektir.
CMR KAPSAMI NEDİR?
CMR’nin kapsamı 1. Maddede belirtilmiştir. Buna göre; “Bu Sözleşme, Sözleşmede belirtildiği gibi yükleme yeri ve teslim için belirlenen yerin en az biri akit ülke olan iki ayrı ülkede olması halinde, tarafların ikametgahı ve milliyetine bakılmaksızın ücret karşılığında yüklerin taşıt ile karadan taşınmasına ait her mukaveleye uygulanacaktır.”
CMR’nin kapsamı yalnızca eşya taşımacılığı ile sınırlıdır. CMR’de taşımanın milletlerarası olmasında, malların hareketi esas alınmıştır. Buna göre, mallar bir ülkeden diğerine taşınıyorsa, burada milletlerarası bir taşımacılık söz konusudur. Taşıma işinin iki ülke arasında gerçekleşmesine rağmen, karayolu taşımacılığının sadece bir ülkede gerçekleşerek, diğer ülkelerin bir başka taşıma metodu ile geçilmesi, taşımanın milletlerarası olmasını etkilemeyecektir. Eşya, karayolu taşıma aracının içinde kalmak kaydıyla, taşımacılığın bir kısmının karayolu ile bir kısmının ise deniz veya hava yolu ile yapılması durumunda da CMR hükümleri uygulanacaktır. (CMR 2/1) Ancak, mallar araçtan boşaltılmamış olsa bile, taşıma sırasında kayıp, hasar veya gecikmenin karayolu dışındaki taşımada meydana gelirse, kara taşıyıcılığının sorumluluğu CMR hükümlerine tabi olmayacaktır. Bu durumda, karayolu dışımdaki taşıyıcı ile gönderen arasında bir taşıma sözleşmesi yapılmış farz edilecek ve karayolu taşıyıcısının sorumluluğu bu hükümlere göre belirlenecektir.
Bir taşıma ilişkisi CMR m.1 uyarınca, CMR kapsamı dışında kalıyorsa da, taraflar ilişkiye CMR hükümlerinin uygulanacağını kararlaştırabilirler. Ancak, taşımanın CMR kapsamında kalması halinde, CMR kuralları emredici niteliktedir ve taraflar bu hükümlere aykırı hüküm öngöremezler. Ayrıca taraflar, CMR kapsamına girmeyen konularda karayolu ile eşya taşımasına ilişkin sözleşmelerine uygulanacak hukuku kararlaştırabilirler.
TAŞIMA SÖZLEŞMELERİNE UYGULANACAK HUKUKUN BELİRLENMESİ
Milletlerarası Özel Hukuk ve Usul Hukuku Hakkında Kanun (MÖHUK) MÖHUK m 24;
Sözleşmeden doğan borç ilişkilerinde uygulanacak hukuk
MADDE 24 – (1) Sözleşmeden doğan borç ilişkileri tarafların açık olarak seçtikleri hukuka tâbidir. Sözleşme hükümlerinden veya hâlin şartlarından tereddüde yer vermeyecek biçimde anlaşılabilen hukuk seçimi de geçerlidir.
(2) Taraflar, seçilen hukukun sözleşmenin tamamına veya bir kısmına uygulanacağını kararlaştırabilirler.
(3) Hukuk seçimi taraflarca her zaman yapılabilir veya değiştirilebilir. Sözleşmenin kurulmasından sonraki hukuk seçimi, üçüncü kişilerin hakları saklı kalmak kaydıyla, geriye etkili olarak geçerlidir.
(4) Tarafların hukuk seçimi yapmamış olmaları hâlinde sözleşmeden doğan ilişkiye, o sözleşmeyle en sıkı ilişkili olan hukuk uygulanır. Bu hukuk, karakteristik edim borçlusunun, sözleşmenin kuruluşu sırasındaki mutad meskeni hukuku, ticarî veya meslekî faaliyetler gereği kurulan sözleşmelerde karakteristik edim borçlusunun işyeri, bulunmadığı takdirde yerleşim yeri hukuku, karakteristik edim borçlusunun birden çok işyeri varsa söz konusu sözleşmeyle en sıkı ilişki içinde bulunan işyeri hukuku olarak kabul edilir. Ancak hâlin bütün şartlarına göre sözleşmeyle daha sıkı ilişkili bir hukukun bulunması hâlinde sözleşme, bu hukuka tâbi olur.
Yukarıda belirtilen kanun maddesine göre, sözleşmeden doğan borç ilişkileri tarafların açık olarak seçtikleri kanuna tabidir. Tarafların uygulanacak hukuku belirlememeleri halinde, uygulanacak hukuk, hakimin kanunlar ihtilafı kurallarına göre belirlenecektir. Bu ise, “taşıyıcının en sıkı irtibat içerisinde olduğu hukuk” olarak ifade edilmektedir. Hangi hukukun en sıkı irtibatlı olduğu belirlenirken genellikle taşıyıcının hukuku (lex portitoris) esas alınmaktadır.
Türk Hukuku’nda hukuk seçiminin bulunmadığı hallerde, borç ilişkilerine uygulanacak hukuk, MÖHUK m.24/II maddesinde düzenlenmiştir. Bu düzenlemeye göre, tarafların açık olarak bir kanun seçmemiş olmaları halinde borcun ifa yeri hukuku, borcun ifa yerinin birden fazla olması halinde borç ilişkisinin ağırlığını teşkil eden edimin ifa yeri hukuku, bu yerin de tespit edilemediği hallerde ise, sözleşmenin en yakın irtibat halinde bulunduğu yer hukuku uygulanır. MÖHUK m.24, yetkili hukukun belirlenmesinde ifa yerini dikkate aldığı için, taşıma akdinin nerede ifa edildiğinin belirlenmesi gerekecektir. Örneğin, Yargıtay Hukuk Genel Kurulu’nun 03.07.1981 tarih, 1979/1775 E., 1981/563 K. Sayılı kararında, yabancı unsurlu bir taşıma sözleşmesinde uygulanacak hukukun sözleşmenin ifa yeri olan, eşyanın teslim edildiği yer hukuku olduğu ifade edilmiştir.
Eşyanın taşınmasına ilişkin sözleşmeler
MADDE 29 – (1) Eşyanın taşınmasına ilişkin sözleşmeler tarafların seçtikleri hukuka tâbidir.
(2) Tarafların hukuk seçimi yapmamış olmaları hâlinde, sözleşmenin kuruluşu sırasında taşıyıcının esas işyerinin bulunduğu ülke aynı zamanda yüklemenin veya boşaltmanın yapıldığı ülke veya gönderenin esas işyerinin bulunduğu ülke ise bu ülkenin sözleşmeyle en sıkı ilişkili olduğu kabul edilir ve sözleşmeye bu ülkenin hukuku uygulanır. Tek seferlik çarter sözleşmeleri ve esas konusu eşya taşıma olan diğer sözleşmeler de bu madde hükümlerine tâbidir.
(3) Hâlin bütün şartlarına göre eşyanın taşınmasına ilişkin sözleşmeyle daha sıkı ilişkili bir hukukun bulunması hâlinde sözleşmeye bu hukuk uygulanır
Taşıma sözleşmelerinden kaynaklanan taleplerin haksız fiile dayanması durumunda, uyuşmazlığa uygulanacak hukuk, MÖHUK m.25’e göre belirlenecektir.
Haksız fiiller
MADDE 34 – (1) Haksız fiilden doğan borçlar haksız fiilin işlendiği ülke hukukuna tâbidir.
(2) Haksız fiilin işlendiği yer ile zararın meydana geldiği yerin farklı ülkelerde olması hâlinde, zararın meydana geldiği ülke hukuku uygulanır.
(3) Haksız fiilden doğan borç ilişkisinin başka bir ülke ile daha sıkı ilişkili olması hâlinde bu ülke hukuku uygulanır.
(4) Haksız fiile veya sigorta sözleşmesine uygulanan hukuk imkân veriyorsa, zarar gören, talebini doğrudan doğruya sorumlunun sigortacısına karşı ileri sürebilir.
(5) Taraflar, haksız fiilin meydana gelmesinden sonra uygulanacak hukuku açık olarak seçebilirler.
Taşıma sözleşmelerinden kaynaklanan taleplerin haksız fiile dayanması durumunda, uyuşmazlığa uygulanacak hukuk, yukarıda belirtilen madde olacaktır.